20. yüzyılın başında Asyalı devrimcilerin kafasını kurcalayan, “Eşitlik-Özgürlük-Adalet” şiarını insanlığa mal eden o büyük devrimi Asya’ya taşımak, Orta Çağ’ın esaretinden kurtarmak, onlara yeni ufuklar açmaktı. İlk büyük dalga, Rusya’dan başlayan, Türkiye ve İran üzerinden Çin’e ulaşan hatta Meksika sahillerini döven 1905 devrimiydi.
 
Asya devrimleri çağı I. Dünya Savaşı sonrasında, 1919’da başladı. Kanlı, yıkıcı bir büyük savaşı geride bırakan insanlık emperyal dayatmaları yerle bir etmek için ayağa kalktı. Sovyet ve Türk devrimleri yeni bir Asya, yeni bir dünya yaratmak için harekete geçmişti.
 
Çin: 4 Mayıs 1919  Gençlik Hareketi, Çin Devrimi’nin fitilini ateşlemiştir. Savaşın galiplerinin, Alman kontrolündeki Çin topraklarını Japonya’ya vermeyi tasarlamaları, ummadıkları bir tepki doğurmuştur.
 
İran: Çarlığın yıkılması Dünya Savaşı öncesi Rusya ile İngiltere tarafından oluşturulan düzeni yıktı.
 
Rusya: Ekim Devrimi’nin ardından patlak veren iç savaş tüm şiddeti ile devam ediyordu. 1919’un sonuna doğru Kızıl Ordu’nun inisyatifine geçti. Tek tek ülkelerde patlak veren devrimler örgütlenerek, dayanışarak Asya’da yayılıyordu.
 
Hindistan: Gandi’nin Güney Afrika’dan ülkeye dönmesi millî harekete büyük canlılık kazandırdı. Hint çocuklarının İngiliz sömürge ordusunun saflarında ateşe sürülmeleri Hint aydınlarını harekete geçirdi.
 
Suriye: Osmanlı Ordusunun Suriye topraklarını terk etmesinden sonra Suriye’nin başına geçirilen Faysal’ın Temmuz 1919’da Büyük Suriye Kongresi’ni toplayarak Suriye’nin üzerinde egemenliğini ilan etmesi üzerine ülkede direniş başladı. 
Mısır: İngilizlerden uzaklaşmak isteyen Mısırlıların Londra ile müzakere istekleri bastırıldı. Waft Partisi bu sırada kuruldu. Milliyetçi liderler Saad Zaglul ve arkadaşlarının 1919’da tutuklanması kanlı çatışmalara neden oldu. Kahire kenti ve bazı merkezlerin devrimci komitelirin eline geçtiği süreçte Üniversite öğrencileri büyük rol oynadılar. 
 
Afganistan: Afganistan’da Emir Habibullah Han’ın katledilmesi üzerine yerine geçen Emanullah Han ülkesinin bağımsızlığını ilan etti.  
Asya Devrimleri dünyayı sarstı, özellikle İngiliz-Fransız emperyalistleri direnişlerle karşılaştılar. Bunlardan özellikle İrlanda’yı ve Fas’taki direnişi anmak gerekir.
 
İrlanda: İngiltere ile işbirliğine karşı çıkan İrlandalılar 1919’da Dublin’de Meclis’i açarak İrlanda Cumhuriyeti’ni ilan ettiler.
 
Fas: 1919’da İspanyollara karşı yürütülen Rif Direnişi, 1920’de Fransa’nın müdahalesi ile kanlı biçimde bastırıldı.
 
Avusturalya-Yeni Zelanda: İngiliz sömürge orduları içinde dünya savaşına katılan Avusturalya-Yeni Zelanda askerlerinin Çanakkale’de, Gelibolu’da kendileri ile ilgili olmayan bir savaşta kırdırılmaları, bu ülkelerde millî bilincin fitilini ateşledi.
 
19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal Paşa emperyal savaşın yıkıp dağıttığı, bölüp parçaladığı bir ulusun yazgısını değiştirmek üzere Samsun’da Anadolu’ya ayak basıyor, Türk ulusu ayağa kalkıyor, Karadeniz’in kıyısında sessiz-sedasız devrim başlıyordu. Bu, bir dönemin bitişinin, ulusun yepyeni bir sayfasının açılışının tarihidir.
 
Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhurbaşkanı sıfatıyla 15 -20 Ekim 1927 tarihlerinde 36 saatte okuduğu Nutuk, içerde ve dışarda 20. yüzyıla damgasını vuran Devrimi’n öyküsüdür. Atatürk, Nutuk’ta iç olayların muhasebesini yapar. Ancak madalyonun öteki yüzünde bir başka gerçek gizlidir. 19 Mayıs 1919’un Asya’nın Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan parçasında başlayan mücadelenin küresel savaş sonrasında ortaya çıkan büyük devrimci dalganın hem habercisi hem de halkası olduğudur. Bu gerçek bizi Devrimin dile getirilmeyen öteki yanına götürür. Yapılan devrim ulusal ve evrensel karakterde ve Asya Devrimlerinin öncüsüdür.  
Tarihsel olaylar ve belgeler 19 Mayıs 1919’un Anadolu’nun bir köşesinde yaşanan tekil bir tarih olmadığını açık biçimde ortaya koyuyordu.
 
Devrimi’nin ilk sarsıntıları; özellikle İslam dünyası, Mustafa Kemal’i, onun Avrupa’ya meydan okuyuşunu heyecanla izlemeye başlar. Hindistan bağımsızlığının lideri Nehru, Sakarya Savaşı’nın kazanılması haberini aldıklarında hissettiklerini şöyle anlatır: “Birçoğumuz Lucknow Hapishanesinde idik ve hapishanedeki barakamızı sağdan soldan bulabildiğimiz şeylerle süslemiş; dahası o akşamı cılız biçimde de olsa, ışıklandırmaya çalışmıştık.”
 
Suriye-Filistin’deki hava şöyledir: “Kudüs, Mustafa Kemal’in resimleri ile donatılıyor, Gazze’de Nablus’ta pencerelere Türk bayrakları asılıyor, camilerde dualar okunuyor, Kudüs’teki El Aksa Camiinde büyük bir toplantı yapılıyor, Türk bağımsızlık savaşının kurbanları için bağışlar toplanıyordu. Mustafa Kemal’in İslam dünyasının büyük bölümünde “en popüler kişi” olması bizi şaşırtmamalı, Çünkü bu zafer İslam’ın 19. yüzyıldan beri süregelen ‘bekleyişine’ yanıt veriyordu.
 
Bağımsızlık savaşının ve  Cumhuriyetin temellerinin atıldığı Sivas Kongresi’nde; “Ya İstiklal, Ya Ölüm” parolası ile başlatılan Milli Mücadele, Erzurum Kongresi’nde; “Milli iradeyi etkin milli kuvvetleri hâkim kılmak esastır” kararları ile gelecekteki rejimin Cumhuriyet olacağını,, ilanından sonra da  Atatürk’ün; “Demokrasi esasına dayanan hükümetlerde hâkimiyetin halka, halkın çoğunluğuna” dayandığını belirttiği üzere “Demokrasi prensibinin en çağdaş ve mantıki uygulamasını sağlayan hükümet şekli cumhuriyettir. Cumhuriyet, ahlaki fazilete dayanan iradedir. Cumhuriyet fazilettir”
 
Antiemperyalist mücadele ve tam bağımsızlık düşüncesi ile kurulan “kuldan birey”, “ümmetten ulus” yaratılmış, egemenlik saraydan alınarak halka verilmiş, Aklın” ve bilimin” gereği “Demokratik, Laik, Sosyal ve Hukuk” ilkesine sahip modern, çağdaş ve uygar bir devlet kurulmuştur.  Bu bağlamda Cumhuriyet; barışçı, devrimci, gelişime ve değişime açık , uygarlaşma, modernleşme, özgürlük ve bağımsızlıktır.
 
Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasının yankılarının bu kadar büyük, bugün yürekleri hoplatmasını Cumhuriyetin ve M. Kemal Atatürk’ün 2000’li yıllarda BOP çerçevesinde uğradığı saldırılardan anlamak mümkündür. Bu nedenle 100. yılı önemsiyor, içselleştirerek, geliştirmek ve dönüştürmek adına üzerimize düşeni yapmaya devam edeceğimizi bildiriyoruz.
 
CUMHURİYET, BİLHASSA KİMSESİZLERİN KİMSESİDİR.
DAVET
Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan
                               bu memleket, bizim.
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benzeyen toprak,
                               bu cehennem, bu cennet bizim.
Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu,
                               bu dâvet bizim....
 
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
                        bu hasret bizim...
 
                        
                            20. yüzyılın başında Asyalı devrimcilerin kafasını kurcalayan, “Eşitlik-Özgürlük-Adalet” şiarını insanlığa mal eden o büyük devrimi Asya’ya taşımak, Orta Çağ’ın esaretinden kurtarmak, onlara yeni ufuklar açmaktı. İlk büyük dalga, Rusya’dan başlayan, Türkiye ve İran üzerinden Çin’e ulaşan hatta Meksika sahillerini döven 1905 devrimiydi.
 
Asya devrimleri çağı I. Dünya Savaşı sonrasında, 1919’da başladı. Kanlı, yıkıcı bir büyük savaşı geride bırakan insanlık emperyal dayatmaları yerle bir etmek için ayağa kalktı. Sovyet ve Türk devrimleri yeni bir Asya, yeni bir dünya yaratmak için harekete geçmişti.
 
Çin: 4 Mayıs 1919  Gençlik Hareketi, Çin Devrimi’nin fitilini ateşlemiştir. Savaşın galiplerinin, Alman kontrolündeki Çin topraklarını Japonya’ya vermeyi tasarlamaları, ummadıkları bir tepki doğurmuştur.
 
İran: Çarlığın yıkılması Dünya Savaşı öncesi Rusya ile İngiltere tarafından oluşturulan düzeni yıktı.
 
Rusya: Ekim Devrimi’nin ardından patlak veren iç savaş tüm şiddeti ile devam ediyordu. 1919’un sonuna doğru Kızıl Ordu’nun inisyatifine geçti. Tek tek ülkelerde patlak veren devrimler örgütlenerek, dayanışarak Asya’da yayılıyordu.
 
Hindistan: Gandi’nin Güney Afrika’dan ülkeye dönmesi millî harekete büyük canlılık kazandırdı. Hint çocuklarının İngiliz sömürge ordusunun saflarında ateşe sürülmeleri Hint aydınlarını harekete geçirdi.
 
Suriye: Osmanlı Ordusunun Suriye topraklarını terk etmesinden sonra Suriye’nin başına geçirilen Faysal’ın Temmuz 1919’da Büyük Suriye Kongresi’ni toplayarak Suriye’nin üzerinde egemenliğini ilan etmesi üzerine ülkede direniş başladı. 
Mısır: İngilizlerden uzaklaşmak isteyen Mısırlıların Londra ile müzakere istekleri bastırıldı. Waft Partisi bu sırada kuruldu. Milliyetçi liderler Saad Zaglul ve arkadaşlarının 1919’da tutuklanması kanlı çatışmalara neden oldu. Kahire kenti ve bazı merkezlerin devrimci komitelirin eline geçtiği süreçte Üniversite öğrencileri büyük rol oynadılar. 
 
Afganistan: Afganistan’da Emir Habibullah Han’ın katledilmesi üzerine yerine geçen Emanullah Han ülkesinin bağımsızlığını ilan etti.  
Asya Devrimleri dünyayı sarstı, özellikle İngiliz-Fransız emperyalistleri direnişlerle karşılaştılar. Bunlardan özellikle İrlanda’yı ve Fas’taki direnişi anmak gerekir.
 
İrlanda: İngiltere ile işbirliğine karşı çıkan İrlandalılar 1919’da Dublin’de Meclis’i açarak İrlanda Cumhuriyeti’ni ilan ettiler.
 
Fas: 1919’da İspanyollara karşı yürütülen Rif Direnişi, 1920’de Fransa’nın müdahalesi ile kanlı biçimde bastırıldı.
 
Avusturalya-Yeni Zelanda: İngiliz sömürge orduları içinde dünya savaşına katılan Avusturalya-Yeni Zelanda askerlerinin Çanakkale’de, Gelibolu’da kendileri ile ilgili olmayan bir savaşta kırdırılmaları, bu ülkelerde millî bilincin fitilini ateşledi.
 
19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal Paşa emperyal savaşın yıkıp dağıttığı, bölüp parçaladığı bir ulusun yazgısını değiştirmek üzere Samsun’da Anadolu’ya ayak basıyor, Türk ulusu ayağa kalkıyor, Karadeniz’in kıyısında sessiz-sedasız devrim başlıyordu. Bu, bir dönemin bitişinin, ulusun yepyeni bir sayfasının açılışının tarihidir.
 
Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhurbaşkanı sıfatıyla 15 -20 Ekim 1927 tarihlerinde 36 saatte okuduğu Nutuk, içerde ve dışarda 20. yüzyıla damgasını vuran Devrimi’n öyküsüdür. Atatürk, Nutuk’ta iç olayların muhasebesini yapar. Ancak madalyonun öteki yüzünde bir başka gerçek gizlidir. 19 Mayıs 1919’un Asya’nın Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan parçasında başlayan mücadelenin küresel savaş sonrasında ortaya çıkan büyük devrimci dalganın hem habercisi hem de halkası olduğudur. Bu gerçek bizi Devrimin dile getirilmeyen öteki yanına götürür. Yapılan devrim ulusal ve evrensel karakterde ve Asya Devrimlerinin öncüsüdür.  
Tarihsel olaylar ve belgeler 19 Mayıs 1919’un Anadolu’nun bir köşesinde yaşanan tekil bir tarih olmadığını açık biçimde ortaya koyuyordu.
 
Devrimi’nin ilk sarsıntıları; özellikle İslam dünyası, Mustafa Kemal’i, onun Avrupa’ya meydan okuyuşunu heyecanla izlemeye başlar. Hindistan bağımsızlığının lideri Nehru, Sakarya Savaşı’nın kazanılması haberini aldıklarında hissettiklerini şöyle anlatır: “Birçoğumuz Lucknow Hapishanesinde idik ve hapishanedeki barakamızı sağdan soldan bulabildiğimiz şeylerle süslemiş; dahası o akşamı cılız biçimde de olsa, ışıklandırmaya çalışmıştık.”
 
Suriye-Filistin’deki hava şöyledir: “Kudüs, Mustafa Kemal’in resimleri ile donatılıyor, Gazze’de Nablus’ta pencerelere Türk bayrakları asılıyor, camilerde dualar okunuyor, Kudüs’teki El Aksa Camiinde büyük bir toplantı yapılıyor, Türk bağımsızlık savaşının kurbanları için bağışlar toplanıyordu. Mustafa Kemal’in İslam dünyasının büyük bölümünde “en popüler kişi” olması bizi şaşırtmamalı, Çünkü bu zafer İslam’ın 19. yüzyıldan beri süregelen ‘bekleyişine’ yanıt veriyordu.
 
Bağımsızlık savaşının ve  Cumhuriyetin temellerinin atıldığı Sivas Kongresi’nde; “Ya İstiklal, Ya Ölüm” parolası ile başlatılan Milli Mücadele, Erzurum Kongresi’nde; “Milli iradeyi etkin milli kuvvetleri hâkim kılmak esastır” kararları ile gelecekteki rejimin Cumhuriyet olacağını,, ilanından sonra da  Atatürk’ün; “Demokrasi esasına dayanan hükümetlerde hâkimiyetin halka, halkın çoğunluğuna” dayandığını belirttiği üzere “Demokrasi prensibinin en çağdaş ve mantıki uygulamasını sağlayan hükümet şekli cumhuriyettir. Cumhuriyet, ahlaki fazilete dayanan iradedir. Cumhuriyet fazilettir”
 
Antiemperyalist mücadele ve tam bağımsızlık düşüncesi ile kurulan “kuldan birey”, “ümmetten ulus” yaratılmış, egemenlik saraydan alınarak halka verilmiş, Aklın” ve bilimin” gereği “Demokratik, Laik, Sosyal ve Hukuk” ilkesine sahip modern, çağdaş ve uygar bir devlet kurulmuştur.  Bu bağlamda Cumhuriyet; barışçı, devrimci, gelişime ve değişime açık , uygarlaşma, modernleşme, özgürlük ve bağımsızlıktır.
 
Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasının yankılarının bu kadar büyük, bugün yürekleri hoplatmasını Cumhuriyetin ve M. Kemal Atatürk’ün 2000’li yıllarda BOP çerçevesinde uğradığı saldırılardan anlamak mümkündür. Bu nedenle 100. yılı önemsiyor, içselleştirerek, geliştirmek ve dönüştürmek adına üzerimize düşeni yapmaya devam edeceğimizi bildiriyoruz.
 
CUMHURİYET, BİLHASSA KİMSESİZLERİN KİMSESİDİR.
DAVET
Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan
                               bu memleket, bizim.
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benzeyen toprak,
                               bu cehennem, bu cennet bizim.
Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu,
                               bu dâvet bizim....
 
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
                        bu hasret bizim...